Cinin Hazinesi

Eski bir kitap buluyorum, eski bir rafta, okuyorum
Bir akşam bir cin çıkıyor sayfaların arasından
Yakalıyorum yakasından
Ne işin var bu kitapta ne yapıyorsun
Ben bu kitapta doğdum bu satırlarda yaşarım
Kaç yaşındasın, sakalın hem beyaz hem uzun
İlk insanı göreli oldu iki yüz otuz sene
Şimdi esirimsin, özgürlüğün iki yüz otuz altın
Bende yok tek kuruş ama bir hazine bilirim Kaf dağında
Tamam, hadi götür beni o hazineye
Olmaz oraya yürümek gerek, ben yürüyemem
Cinler uçamaz mı, uçarak gideriz
Cinler uçamaz ama gözünü kapa aç ordayız
Gözümü kapadım, cin elimden kurtuldu kaçtı
Gözümü açtım, cin beni Kaf dağına bırakmıştı
Kaf dağının tepesinde kuru bir çöldeyim
Karşımda bir dev dağın bekçisi
Hey sen de kimsin ne işin var Kaf dağında
Ben buraya hazine bulmaya geldim
Dev güldü
Öyle ki çöldeki her kum ikiye bölündü
Hazine ha, sen buraya nasıl geldin
Bilmem dedim arkadaşım getirdi
Buraya gelirken yolda binbir savaşçı vardı
Acımasız ve elleri kılıçlı
Onlarla savaştın mı
Hayır
Savaşsaydın burada olmazdın
Buraya gelirken bir köy evi vardı
Bir nine çeviriyordu tarhana çorbası
O çorbayı tattın mı
Sarmısak kokar o çorba tatmadım
Tatsaydın burada olmazdın
Buraya gelirken bir tarla vardı
Tarlada bir kız çalışıyordu
Gördün mü gülüşünü, çektin mi nazını
O kıza âşık oldun mu
Aşk mı o ne
Âşık olsaydın burada olmazdın
Git be çocuk oyalama beni
Şimdi git yürüyerek gel buraya
Hazine Kaf dağında değil
Kaf dağının yolunda


22 Eylül 1998



Üç Harf Beş Nokta
Ceylan ve Fırtına
Demirci